Çölde açan bir Lotus

Ophelia Rosse, 13.07.2009 yılında sıcak bir Temmuz gününde hayata gözlerini Kaliforniya eyaletine bağlı San Luis Obispo ilçesinde açmıstır. Ophelia adeta hastane camından içeri vuran günes gibi parlak bir bebekti ve yine aynı günes gibi insanların ve ailesinin yüzünde sıcak bir gülümseme oluşturmustu. Fakat bu durum o kadar da uzun sürmeyecekti. Ophelia büyüdükçe ailesinin içerisinde ki sıkıntılar ve dertler artacak bu sorunlarda Ophelia ile büyüyecekti. Sorunlu bir ailede büyüyen Ophelia, Babası istiladan önce alkol bağımlılığıyla mücadele eden biriydi ve annesi de ağır depresyonla boğuşuyordu. Bu zorlu aile ortamında Ophelia, kendi hayatını kurmaya ve içinde bulunduğu olumsuzlukları aşmaya çalışıyordu.

Küçük yaşlardan itibaren Ophelia, evdeki kaos ortamından kaçmak için okula, kitaplara ve hayal gücüne sığındı. Okumayı ve çizmeyi seviyor, kendi dünyasını yaratıyordu. Bu, içinde bulunduğu sorunlu ailenin etkilerini bir nebze de olsa hafifletiyordu. Hayatının gerçekten etkileyen ve ona her koşulda yanında olan Loki Jorgensen’ a bağlıydı. Onu ailesi gibi gören masum sevgisini sadece Loki’ye yansıtabilen tek kişiydi.
Ophelia, küçük yaşlardan itibaren aile içindeki kaotik ortamla başa çıkmak zorunda kaldı. Anne ve babasının sorunlarını çözmeye çalışırken, kendi hayatını da devam ettirmek için mücadele etti. Okulda başarılı bir öğrenci olmaya çalışırken, aile içindeki gerilimler ve sürekli tartışmalar onu derinden etkiliyordu.

Zamanla, Ophelia’nın ailesi, zombi istilasının başlamasıyla daha da dağıldı. Bir gece, evlerine zombi saldırısı gerçekleşti ve Ophelia, korkunç bir trajedi yaşadı. Anne ve babası zombiler tarafından saldırıya uğradı ve hayatlarını kaybettiler. Ophelia, yaşadığı korku dolu anlardan sonra, tamamen yıkılmış bir halde, evinden kaçmak zorunda kaldı.

Yalnız ve çaresiz kalan Ophelia, zombi istilası altındaki dünyada hayatta kalmak için güçlü olmayı öğrenmek zorunda kaldı. Anne ve babasının kaybı onu derinden etkiledi, ancak aynı zamanda ona içsel bir güç ve kararlılık da verdi. Artık kendisi için savaşmanın yanı sıra, anne ve babasının hatıralarını da yaşatma sorumluluğunu hissetti. Loki’den haber alamayan Ophelia derin karamsarlığa sardı.

Ophelia, hayatta kalmak ve kendini korumak için avcılık ve hayatta kalma becerilerini geliştirdi. Zombilere karşı mücadele etmek için silahları kullanmayı öğrendi ve takım çalışması becerilerini geliştirdi. Hayatta kalmak için sığınaklar buldu ve güvenli alanlar oluşturmak için diğer hayatta kalanlarla birlikte çalıştı. Ancak Ophelia, ailesinin kaybını tam anlamıyla kabullenmek için zaman aldı. Yas süreci onun için zorlu oldu, ancak bu deneyim onu daha güçlü biri haline getirdi. Anne ve babasının anılarını yaşatmaya ve onların araştırmalarına devam etmeye karar verdi.

Yerleştikleri ve kendilerine güvenli hissettikleri bu yerleşkede David Harvey’le birlikte iş birlikleri yapıp ortamın güvenliğini sağlamışlardır. Tabi bu güvenlik çok fazla sürmeden dışarıdan gelen kötü haydutlar yerleşkeyi birbirine katıp ellerine bıraktıkları bir kaç taş yığını olmuştu. Ophelia, bu durumdan oldukça sinirlenip üzültüsüne hakim olamadan kolları sıvamıştı. Etraflarına baktıklarında geriye kalan kırılmış kullanılanmayan eşyaları ve yaşamlarına devam edemeyecek insan topluluğu katliamı vardı. Patlatılmış erzak deposundan kalan bir kaç konserveyi çantasına atıp hayata devam etmek adına David ile birlikte yola çıktılar.

Zombi istilasının hüküm sürdüğü korku dolu bir dünyada hayatta kalmaya çalışan bu iki genç, beraber seyahat ediyorlardı ve güçlerini birleştirerek daha fazla şansları olduğunu biliyorlardı. Uzun süren bir arayıştan sonra, sonunda bir kalabalık kamp alanı keşfettiler. Kamp alanı, güvenlik için ideal bir yerdi. Geniş bir açık alan, yüksek çitlerle çevriliydi ve girişlerde güvenlik önlemleri alınmıştı. İçeride birçok çadır, barınak ve depo bulunuyordu. Hayatta kalan insanlar, bu yerin zombilere karşı daha savunulabilir olduğunu gördüğü için burada güvenli bir yaşam sürmeyi tercih ediyordu.

Bu yerleşkede hiç ummadığı bir kişiyle karşı karşıya geldi, bu Loki Jorgensen’ dı. Gözlerinde ki mutluluk bu yaşanılan olayların hepsine bedeldi.