Namı diğer 38

Kıyametten önce…

Arnold Alexander Bol’shoy 2000 tarihinde Misailovo’da ( Мисайлово ) dünyaya geldi. Ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelen Alexander’ın bir ablası vardı. Zor şartlara sahip bir ailede dünyaya gelen bu erkek çocuğu, diğer Slav kökenli yurttaşlarıyla neredeyse aynı problemleri ve zorlukları yaşamaya çocuk yaşta başladı. Küçük bir apartman dairesi, kalabalık ve daha da kalabalıklaşan ailenin içinde kendine yer bulmaya çalışan bu çocuk her şartla mücadele etmek zorundaydı, hayat O’nu daha çocukken eğitmeye başladı. Arnold ismini annesi Alexander’ı ise babası koymuştu, çünkü annesi İngiliz kökenliydi babası ise Rus. Babasının taşıdığı soyad yani Bol’shoy büyük demekti, toplum baskısı, maddi problemler ve zor işler sebebiyle perişan bir hayat geçiren Ivan Bol’shoy çocuklarının iyi bir yere gelmesini, güçlü olmasını ve zengin olmasını istiyordu. Çünkü bunlardan hiç birini kendi gerçekleştirememişti ve bu istekleri yüzünden çocukları üzerinde sıkı bir disiplin ve baskı rejimi sağlıyordu. Böyle aileleri bilirsiniz…

Aklı kemale eren Alex orta okul çağına geldiğinde bir kardeşi daha olacağını öğrendi, bu sırada ablası okumayı çoktan bırakmış ve alt sınıf diye kategori edilen işlerden birine girmişti bile. Baskıyı kaldıramayan ablası vazgeçmişti, bir koca bulmak bütün bu zorluklardan kaçmak anlamına geliyordu, her zaman güzel ve alımlı gözükmeye çalışmak birincil hedefi haline gelmişti. Alex bazı şeylerin farkına varsa da yaşı gereği hala anlayamıyordu. Zaman geçti ve kardeşinin doğum günü geldi, bir erkek kardeş. Alex hem çok sevindi hem de korktu. Zaten ailesinden doğru düzgün ilgi göremezken bir çocuk daha çıktı ortaya. Yıllar geçti ve bu süreçte evden uzaklaştı Alex, istediklerini ailesinden alamadığı için dışarda aramaya başladı. Elbette ki bulamadı… Okumaya devam eden bu Slav genç Lise çağının son senelerinde part time çalışmaya başladı, ikisi birden ağır gelmesine rağmen ailesine destek olması gerekiyordu ve baba disiplini hala burnundaydı. Liseyi bitirdi ve mezun oldu, daha iyi işler aramaya başladı, daha çok para kazanma isteği doğdu, güçlenme hevesi sardı genç çocuğu ve bu istekler, duygular vb şeyler onun hata yapmasına sebebiyet verecekti, öyle de oldu… Karanlık dünyanın kapıları Alexander’a sonuna kadar açıldı, işin kötü ve iyi yanı ise bu yola tek başına girmemesiydi…

Ev ile arası açıldı, eve gitmemeye başladı, kardeşlerini ve ailesini görmemeye başladı çünkü olması gereken başka şehirler ve kasabalar küçük yerleşkeler vardı çünkü artık karanlığın içindeydi hatta ta kendisi olmaya doğru evrilmişti… Okul arkadaşı Yuuga ile büyük devasa hayaller kuran iki Slav genç yukarı değilde aşağı doğru bir ivme kazanmaya başladı, önce sokak çetelerine sonra ufak mafyalara ve en sonunda Rus mafyalarının ayak adamı oldular. Kalan paraları almaya gittiler, insan soydular, adam yaraladılar, şehirlere girmedikleri zamanlar oldu… Bokun içine batmak üzereydiler ki baş başa kaldıkları o gün yani Rus Polisi tarafından arandıkları için kaçak bir şekilde bir yere sığındıkları gün “bu böyle devam etmeyecek” konuşması başladı… Artık yeter mi acaba? Para için yaptıklarımıza bak, bize ne oldu? Biz böyle değildik Yuuga, haklısın Alexander… Ne yapmalıyız…

Bu konu yaklaşık 4-4.5 saat sürdü, bir plan yapıldı ve karara varıldı, anında işlemeye başladı. Plan şuydu, gerekli para kazanılacak ve sahte kimlik ve pasaportlar hazırlanacak, biletler alınacak ve özgürlükler ülkesine Amerika’ya gideceklerdi. Bu süreç yaklaşık 6 ayda tamamlandı. İkili yanlarına hiç bir şey almadı, sadece hazırlanan şeyler (pasaport vs) alındı. Kötü, lehçeli ve Rus ağızlı bir dille İngilizce çalıştılar, biraz geliştirdiler kendilerini ve havaalanına gittiler… Ne kadar sakin kalsalar da hala amatör oldukları aşikar olduğu için ifadeleri alındı ama problem çıkmadı, çünkü ağız birlikleri vardı. Sonunda uçağa bindiler…

America’da inen bu iki dost abandone oldular ve planlarını sadece buraya kadar yaptıklarını fark ettiler. Ne yapacaklar? Nerede kalacaklar? Nasıl para kazanacaklar? Bu ve yüzlerce soru akıllarında çınlamaya başladı… İlk haftalar sokaklarda yattılar, aç kaldılar ve Rusya’daki yaşamlarından çok daha fazla zorluk çekmeye başladılar. İş bulmaya çalıştılar ama üstleri başları ve kokuları her şeye engel olmaya başladı… Bildikleri işi yapmaya karar verdiler… Hırsızlık.
Bi süre bu işe giriştiler, satacak yerleri, kişileri ve mekanları öğrendiler. Yakalanmadılar, risk almadılar ve 2 ay sonra artık insan gibi yaşamaya başladılar ve normal işlere girdiler. 1+1 kötü bir dairede yaşıyorlardı ve insanlardı artık. Ama yeter mi hayır. Sürekli düşünüyorlardı ve para biriktiriyorlardı. Arada bir kafa dağıtmak için barlara takılırlardı. Yine bir gün bara gittiler ve hayatlarının dönüm noktasına gittiklerinden haberleri bile yoktu…

O gün girdikleri bar USA ordu birimlerinin genelde geldiği bardı ve o günde karacı Yüzbaşı Andrew askerleriyle birlikte sivil şekilde giriş yaptılar. Alex’in hemen dikkatini çeken bu kalabalık içeriyi kolaçan edip, gözleriyle ortamı kesti yani tamamen tehlike var mı yok mu diye kontrol ettiler ve oturdular. Muhabbetlerine devam eden bu iki Slav aralarında Rusça konuşup bu adamların dedikodusunu yaparken kahkahayı bastılar ve bu dikkat çekti… Askerler dönüp baktılar ve önlerine döndüler. Andrew ise hiç bakmadı. Bir iki bira derken zaman geçti, USA askerleri sarhoş olmaya başladı, Andrew’de sarhoşluğa dair bir durum gözükmüyordu. Barmeni çağırdı 3 bira istedi ve biraları alıp Slavlara doğru yöneldi. Rusça konuşup oturmak için müsade istedi ve izin verdikten sonra oturdu. Muhabbete başladılar ve akşam neredeyse bitmek üzereydi…

Saat gece yarısına gelmek üzereyken sohbet ise yavaş yavaş bitiyordu ve Yüzbaşı çocuklara “Gelin sizi eğiteyim, asker olun” teklifinde bulundu çocuklar ise bu teklifi düşüneceklerini söylediler ve gece böylelikle bitti. Yuuga ve Alex aralarında konuşup bunun kendileri için yüksek kazançlı bir meslek olacağına ve zengin olmasalar bile hayat standartlarının yükseleceğine karar verdiler. Yüzbaşı onlara bir adres bırakmıştı, o adres ise bizimkilere çok uzakta olmasına rağmen yürüdüler ve adrese gittiler. Tam saatinde Andrew orada onları bekliyordu. Yerlere çizgiler çekmiş, taşlar dizmiş ve bunlardan bir parkur inşa etmişti. Hiç bir şekilde muhabbet başlamadı direkt çocukları görür görmez bağırdı “Asker! Hiza al!” Böylelikle eğitime başladılar. Yaklaşık olarak 3 ay bedensel ve zihinsel anlamda daha Askere girmeden çöküşe giren bu iki genç, bırakmak üzereydi ki Andrew onlara, “Hazırsınız.” dedi…

Asker alımları ve mülakatları başladı, Yuuga ve Alexander elbette bu mülakatlara ve sınavlara girdi. Zorlu sınavları başarıyla tamamlayıp orduya kabul edildi…

Yol Ayrımı…

İki mutlu Rus arkadaş kabul edilmelerinin üzerine diğer kabul edilenler ve rütbelilerle kutlama yapmaya giderler. Gecenin başından sonuna kadar içer, şarkı söyler, eğlenirler. Sefaletin bittiği ve aidiyet duygusunun başladığı gün demekti, her şey geride kalmıştı… Eğlence bitti evin yolunu tutmuşken bu iki dostun yüzü gülmekteydi… Sabah oldu, uyandılar ve bavullarını hazırlayıp Kabul Taburunun yolunu tuttular. Acemilik eğitimlerini alırlarken yönelimleri konusunda eğitim gördüler, Alexander karacı olmak istediğini söyledi, araçları seviyordu, onların içini dışını kurcalamayı, tabiri caizse bağırsaklarını sökmeyi, tekrar toparlayıp koymayı ve dertlerini gidermek onun için zevk gibiydi. Bunu hareketlerinden ve davranışlarından fark eden rütbelileri uygun gördü ve onu karacı yaptılar. Her sabah 04.30’da Kişisel sabah görevlerini yerine getirmek ve hijyen sağlamak için uyanırdı bunun ardından 05.00’de sabah koşusu ve ısınmasını herkesle birlikte tamamlar, 06.00’da kahvaltı yapar, 06.30’da belirlenen eğitimine saat 12.00’ye kadar buna herkesle devam ederdi, 12.30’dan 17.00’ye kadar eğitim yapılır, yarım saat moladan sonra 17.30’da varsa eğitim çavuşlarının kendileri hakkında çıkarttıkları raporları dinlenirdi, bu ne zaman biterse gün de onlar için bitmiş olurdu. Askere alınanların mektup yazmak, çamaşır yıkamak, duş almak, rahatlamak veya uyumak gibi kişisel faaliyetlerde bulunma zamanı ise bundan sonra başlardı.
Acemi askerler, bu süre zarfında kışla temizliği veya duvar dolabı organizasyonu gibi müfreze görevlerini de tamamlayabilirlerdi…
Önce Temel Savaş eğitimi sonra İlk aşama, birinci hafta, ikinci hafta, üçüncü hafta, faz 2 ve faz3 eğitimlerini bitiren Alexander bu süreçte İleri Bireysel Eğitim’i duydu ve araştırmaya başladı. Karşısına çıkan bir yazıda “Faz III’ün 2. Haftası (Temel Eğitimin 8. Haftası), tatbikat çavuşlarının tavsiyede bulunacağı, ancak acemi müfreze liderlerinin ve manga liderlerinin birincil karar verme sürecini tatbik etmelerine izin verdiği özel bir taktiksel FTX ile sona erer. Bu egzersizlerin neredeyse her birini farklı kılmaya çalışıyorlar. Asker olmak potansiyel olarak son derece tehlikeli bir iş olduğundan, askerler zeka ve sağduyu ile yumuşatılmış aşırı saldırganlık ve korkusuzluk göstermelidir. Yalnızca bu hayati nitelikleri gösterenlerin AIT’ye (İleri Bireysel Eğitim) geçmesine izin verilecektir.” yazıyordu. Bunu okuduğunda eğitimin daha ilk ayındaydı ve daha disiplinli olması gerektiğini anladı. 4 haftanın sonunda tatbikat çavuşuna AIT’ye katılmak istediğini bildirdi. Bir kaç gün geçtikten sonra kabul edildiği haberi geldi…

Tıp üzerine gitmek istiyordu ve Amerika Birleşik Devletleri Ordusu Tıp Departmanı Merkezi ve Okuluna kabulü gerçekleşti. Yani Alexander artık MEDCoE, 32d Tıbbi Tugayının Muharebe Hekimliği Eğitimi Bölümünün bir parçası olacaktı… Bu da Yuuga ile yol ayrılığının başladığı yer olmuştu…

Devam edecek…