Sam Wilson'ın Hikayesi

Olaylar başlamadan öncesi:

Sam Wilson 2021 yılında 6 mayıs tarihinde Amerika Florida eyaletinde güzel, sarışın ve yeşil gözlü bir çocuk olarak dünyaya gelmiştir. Ailesi ise küçük, çekirdek bir ailedir.

Babası John Wilson hippi yaşam tarzında ilerleyen, garip müzikler dinleyen, doğaya, yaşama ve sağlıklı beslenmeye özen gösteren bir aile içerisinde büyümüştür. Küçüklüğünden bu yana benimsediği hippi tarzını asla bırakmamış, üniversite eğitimini yarıda bırakarak kendine bir karavan almış ve tek başına dünyayı gezmeye başlamıştır.

Bu gezinti esnasında bir çok farklı ülkeden, farklı yapılara sahip insanlarla tanışmış, tarzını benimsetmiş ve içinde büyüttüğü bu mutlu yaşantıyı tüm insanlara yaymaya çalışmıştır.

Amerikanın güneyinde, Güney Amerika’da, Meksikada yaptığı bir tur esnasında bir kadın ile tanışmış. Bu kadını ilk gördüğü andan itibaren hayranlık beslemiş, hatta aşık olma evresine gelmiş. tamamen kendinin aksine içinde tuttuğu karamsarlığa, dışarıya vurduğu öfkesine, umutsuz gözüken yüzüne gün geçtikçe bağlanan John mutluluk taşıyan bünyesini bir kenara bırakıp tüm benliğini siyaha gömerek kendi içerisine aşkını yaşamaya başlamıştır.

Marina González, 1.70 boylarında, esmer, mükemmel vücut hatlarına sahip tüm ilgileri üzerine toplayan bir kadın. Hayatı yoksulluk içerisinde geçmiş, açlığı sonuna kadar hissetmiş biri. Tüm okul hayatı boyunca kendini derslerine odaklamış, başarılı olup iyi bir iş sahibi olup hayatını düzeltebilmek, ailesini kurtarabilmek hedefini aklından silmemiş. Bir yandan pozitif olmak için sürekli ders çalışıyor, bir yandan ise parklarda bulunan spor aletleri ile bedenini güzel bir ölçüde tutmaya çalışıyor.

Tüm bu sorumluluğunun altında başarılı oluyor, hedefine ulaşıyor ve Meksikanın en donanımlı, en iyi hastanelerinden birinde doktor oluyor. Bu noktada hayatını düzeltiyor, kendini kurtarıyor ama ailesini kurtarmayı başaramıyor. Ailesi Marina’nın doktor olduğunu göremeden bu dünya üzerinden siliniyorlar.

­­Marina hedeflerine ulaşsada içinde tuttuğu öfkeyi, kini, umutsuzluğu bir türlü bırakamıyor, bu zaman zaman işinede yansıyor. Hayatını maddi açıdan düzene sokmuşta olsa bu yaşanmışlıkları onu hala derinden etkilemeye devam ediyor. Suskun, çevresinde pek insan olmayan yalnız yaşayan Marina zaman zaman intihar etme düşüncelerine giriyor, ancak cesaret edemiyor.

Bir gün John isminde biri ile tanışıyor, Marina John’un mutlu yaşamından bir hayli etkileniyor, merak duyuyor ve kıskanıyor. Sürekli isyan ediyor tanrıya, Ben neden böyle bir hayat yaşamak zorundaydım! Bu kadar mutlu olmayı bende hak ediyordum! Bir süre sonra Marina bu isyanını bir kırılma noktasına getirip Tanrıya hakaretler saydırarak “Anlatıldığı gibi adaletli birisi olsaydın dünya böyle bir yer olmazdı, sen yoksun ve hiç olmadın” gibi cümleler sarf ederek Tanrıya olan inancını bir kenara bırakıyor.

Herşeyi zorda olsa kabullenmiş, dahada suskun bir hale gelmiş ve sadece etrafında bulunan mutlu, yaşam dolu insanları izleyerek onlar gibi olmanın yollarını arıyor. Zaman geçtikçe John’a, bir hippiye, onun yaşamına gösterdiği ilgi dahada ilerliyor. Marina ilk kez Aşk nedir onu öğreniyor…

John Her ne kadar Marina’nın yanında mutlu gözükmeye çalışsada artık içini karartan o sevgisini tutamaz hale geliyor. Duvarları yumrukluyor, sakinleştirici ilaçlar almaya başlıyor, sağlık dolu yaşam süren adam uyuşturucu ile, esrar ile tanışıyor.

Bir gece esrarın yoğun etkisindeyken John karavanına atlıyor, Marina’nın evine doğru yola koyuluyor. Gecenin bir saatinde kapıyı kırarcasına yumrukluyor ve açılır açılmaz içeriye dalıyor. Tam ağzına geleni söylemeye başlayacakken Ne yapıyorum ben? diye soruyor kendi kendine. Marina’dan özür dileyip hızlı bir şekilde evden çıkacakken Gitme, burada kal. diye bir ses duyuyor Marina’dan. Kendini toparlıyor, arkasını dönüyor ve yüz yüze geliyor Marina ile.

Uzun bir bakışmanın, hafif gülümsemenin ardından John kafasını yere doğru eğerek Seni Seviyorum diye bağırıyor. Ortam iyice sesslizleşiyor bu sözlerin ardından, kafasını kaldırıp Marina’ya doğru baktığında o umutsuzca bakan yüzünde mutlu bir surat ifadesi görünce derin bir nefes alarak rahatlamış, eski neşesini o an geri kazanmıştır.

John ve Marina o geceden sonra aralarındaki sevgiyi en derinden yaşamış, Marina John’un hippi hayatına ayak uydurmuş, onun tarzını benimsemiş ve birlikte bir karavan ile seyehate çıkmışlardır.

Bir süre sonra Marina’nın hamile kalması ile birlikte John Marina’ya bir yüzük alarak evlenme teklifi etmiş, ve Amerika’da, Florida’da bir kilisede hızlı bir evlilik gerçekleştirerek aralarındaki ilişkiyi resmiyete dökmüşlerdir.

6 Mayıs 2021 Tarihinde, Amerikanın Florida eyaletinde doğum yapan Marina doğan çocuğunun ismini John’un ısrarı ile Sam koymuştur. Ancak kendisi ona Anto, Antonio olarak sesleniyordur. (Ancak Sam bunu hiçbir zaman öğrenememiştir, öğrenemeyecektir.)

Sam doğduktan bir süre sonra bu üç kişi tekrardan gezintiye çıkar, sırayla ülkeleri, şehirleri, eyaletleri gezerler, hippi yaşantılarına kaldıkları yerden devam ederler.

Tarih 20 Şubat 2022’yi gösterirken Wilson ailesi yolculuklarından sonra Los Santos’ta kalmaya karar verirler. Şehrin tam göbeğinde güzel bir ev alarak Santos’ta yaşantılarına başlarlar.

Tarih 28 Şubat 2022’ Bu tarih kıyamet günü olarak adlandırılıyor.

Acil durum sirenleri, ülkeden kaçmaya çalışan insanlar, sokaklarda etrafta soğuyan bir sürü cansız bedenler… Akıllardaki kıyamet gününe yakışan bir gündü.

Wilson ailesi hemen araçlarına atlayarak ülkeden kaçmaya, kurtulmaya çalışırlar. Ancak insan, araç kalabalığından ilerleyemez, gidemezler.

O an içlerindeki korku ile Sam’i arabada bırakıp yayan bir şekilde insanları ezerek, geçerek ülkeden kurtulmaya çalışırlar, bir süre sonra ortadan kaybolurlar.

Sam o arabanın içerisinde bir günü aşkın bir pusette sağa sola devrilerek hayatta kalmayı başarır. Ağlama çığlıklarını duyan bir kişi onun hayatını kurtarana dek.

Sam’i kurtaran kişi;

Joe Morgan. 26 Yaşında bir siyahi. Mission Row Police Department’te yıllarca görev almış, işinde çok başarılı bir polis.

Joe 21 Haziran 1996 Yılında Dünyaya gelmiş, Santos’un ghetto mahallelerinden birinde batalklık içerisinde büyümüş bir siyahidir. Annesi ve babası uyuşturucu bağımlısı, şiddete yatkın sorumsuz birer insanlardır. Joe çocukluğundan bu yana bu şiddeti, kötülüğü kaldıramamış ve 15 yaşına geldiğinde ailesini ve büyüdüğü mahalleyi geride bırakarak evden kaçmıştır, bir yandan okuyor bir yandan kendini geçindirmek için sokaklarda broşür dağıtıyor. Parası olduğu zamanlar bir otelde, olmadığı zaman köprü altında bir skate park’ta kedi,köpek idrarının olduğu bir koltukta kalıyordur.

Joe bir gün mikroplarla dolu o koltukta yatarken etrafta devriye atan bir polis onu görüp yanına gider. Polisin geldiğini görünce korkup, irkilip kaçmaya çalışır Joe ama başaramaz.

Polisin bir ırkçı olduğunu zanneder ancak ona yardımcı olmaya çalışan biri olduğunu fark edince rahatlar, derin bir nefes alıp sohbete başlar.

Bu polis Joe’yu yanına alır, büyütür, okutur, akedemiye girmesi için yardımcı olur. Tüm bildiklerini Joe’ya öğretir ve onuda bir polis yapma hayaliyle ilerlerken Joe Akademi sürecine yeni başlamışken mesai sırasında girdiği bir çete savaşında öldürülür.

Bunun acısını uzun yıllar taşıyacak olan Joe içindeki kin, nefret ve üzüntü ile Akademi sürecini başarıyla tamamlayıp polis olma yolunda son sürat ilerler.

Aradan aylar, hatta yıl geçer. Joe amacına ulaşıp, tüm eğitimlerini başarıyla tamamlayıp polis olmaya hak kazanır. Çıraklığını yapmak üzere Los Santos Mission Row Police Departmant’a gönderilir.

Joe’ya bir eğitmen verilir. Eğitmeninin adı MR-04 Chris Jhonson. Kendisi mesai sırasında çok sert ve ciddi birisidir. Joe eğitim sürecini tamamlayana kadar ona destek çıkmış, ve herşeyi tüm detayıyla öğretmeye çalışmıştır.

Joe karayeri esnasında MR-01 Rovert Smith (Captain) MR-04 Chris Jhonson (Sergeant) ve MR-10 Emilio Morales (Lieutenant)'ın onu eğitmesi sayesinde Officer 3+1 Rütbesine kadar ulaşmış, Rovert Smith tarafından ise Narcotic Forsenics Unit birimine atanmıştır.

Joe Sam’i mahsur kaldığı yerden kurtararak Dominic ve Danny ile birlikte polis departmanına getirir. Araçta buldukları çantayı karıştırırlar, içerisinden bir sürü kıyafet, bebek bezi, mamalar bulurlar, birde bir kimlik. Sam’in kimliğini bulurlar, adını bu şekilde öğrenirler.

Joe - Dom - Danny Sam’i arkalarında bırakmaya kıyamazlar, yanlarından ayırmayıp onu beraber büyütmeye başlarlar.

Polislere karşı çıkan protestolar, kundaklamalar hızla artarken polis kuvvetlerinin departmanın kontrolünü kaybetmeleri ile birlikte Joe Sam’i alarak kaçmaya başlar. Bu izdihamda Dominic ve Danny’i kaybederler, yaşayıp yaşamadıkları hakkında hala bir bilgiye sahip değildirler.

Joe Sam ile yıllarca yalnız kalmış, onu yanından ayırmamış, tüm belalardan korumuş ve onun artık öz be öz babası haline gelmiştir. Aradan yıllar geçer, Sam 10 yaşına çoktan gelmiştir. Joe tüm hayatı boyunca öğrendiklerini, tecrübelerini, nasıl hayatta kalabileceğini bir bir yavaş yavaş Sam’e öğretir.

Bulundukları güvenli bölgeler istilia altındayken yıkılmaya başladığında oradan kaçıp dışarıda yeni yerler bulmaya çalışırlar, ve dört sene gibi bir süre göçebe olarak dışarıda hayatlarını sürdürürler.

Sam 14 yaşına geldiğinde Joe güvenli bir bölge olarak Paleto’yu bulur, orada bir sığınma evine yerleşir ve Sam 18 yaşına gelene kadar dört yıl daha Joe ile beraber Paleto’da ki yaşamlarını sürdürürler.

2039 Yılının Ocak ayında Sam bir gün uyandığında Joe’u hiçbir türlü bulamaz, arkasına ne bir not ne bir iz. Joe bir anda ortalıktan kaybolup gider.

Sam geri dönecek umuduyla beklemeye başlar, bir süre karanlığa gömülür. Bu beklemenin ardından yaklaşık üç ay gibi bir süre geçer. Sam Joe’nun ölmüş olacağını düşünüp bunu kabullenmeye başlar. Bir mezar kazar, ondan kalan bir saati oraya gömerek onu anmaya başlar. Her ne kadar öldüğünü kabullenmiş olsada içinde hala bir umut onun geri döneceğini söyler durur.

Sam Joe’dan geri kalan bilgileri ile Santos’ta, Paleto’da güvenli bir bölgede bir sığınma evinde kalarak oradan tanışmış olduğu arkadaşları ile birlikte hayatta kalma mücaldelesine devam ediyordur…

Aslan oğlum benim <3 - Joe