Swarley Roland Hikayesi

VİRÜS ÖNCESİ

Swarley, Güney Afrika’nın Bloemfontein şehrinde 1998 da doğar. Swarley ailenin tek çocuğudur. 1,85 boylarında, kısa saçlı, mavi gözlü birisidir. Babası Ruan, işinde başarı bir mekanik, annesi Lizelle ise bir süpermarkette kasiyerdir.

1997 senesinde Cape Town’a bir iş için giden Swarley’in babası, günün yorgunluğu atmak için gittiği bir barda, Swarley’in annesini görür. O zamanlarda barda çalışan Lizelle, ilk başlarda Ruan’a çok yüz vermez. Ama Ruan, Lizelle’den çok etkilenir. Haftada 4-5 gün bara gidip, Lizelle’nin dikkatini çekmeye çalışır. Ruan’ın uzun uğraşları sonucu Lizelle iş çıkışı onunda bir kadeh içmeye ikna olur ve motel odasına doğru ilerlerler. Bu olaydan 4 ay sonra Ruan bir telefon alır. Arayan Lizelle’dir ve hamile olduğunu söyler. Ruan Cape Town’a geri dönüp Lizelle ile ne yapmaları gerektiğini konuşurlar.

Swarley doğmadan 2 ay önce, 1998 senesinde evlenmeye karar verirler. Ruan, Lizelle’i de yanına alıp Bloemfontein’a geri döner. Burada çok iyi yaptığı işini, araba tamir etmeye devam eder. Anneside kendine daha sakin bir iş bulur.

Swarley, babası ile çok iyi anlaşır. Onunla balık tutmayı, arcade salonuna gitmeyi, bisiklete binmeyi sever. 5 yaşlarındayken bir gün babasıyla balık tutmaya giderler. Swarley’in o gün şansı gayet iyi gitmektedir. Çok büyük bir balık oltasına takılır. Onu çekmek için tüm gücüyle oltaya asılır. Ayağa kalkıp tüm gücünü beline vermeye çalışırken, ayağı kayar ve suya düşer. Çok iyi yüzme bilmeyen Swarley, hızla suya batar. Babası hemen arkasından suya atlar ve onu kurtarır. Ama Swarley, hiçbir zaman o anı unutamaz ve derin sularda yüzmekten korkar.

10 yaşındayken okuldan dönerken, bir sokak arasında ondan büyük iki çocuğun, onun yaşlarında bir çocuğu tartakladığını görür. İlk önce ne yapacağını bilemez. Daha sonra çocuğun bağırdığını duyunca, hemen onlara doğru koşmaya başlar. Çocuklardan birinin üstüne atlayıp, ona vurmaya başlar, bu sırada diğeri gelip Swarley’i tekmeler. Acı içinde yere kapaklanan Swarley, kendi yaşıtı olan çocukla beraber dayak yer. Bu küçük çocuk Linah’dır. Daha sonra tanışıp, çok iyi arkadaş olurlar. Hep birbirlerinin arkası kollarlar.

Linah’ın ailesi, Swarley 15 yaşlarındayken Bloemfontein’dan, Cape Town’a taşınmaya karar verirler. Bu Swarley’i çok üzer. Tekrar bir araya geleceklerine söz verirler. Swarley onlar taşınırken, eşyalarını taşımalarına yardım eder. Eşyaları topladıktan sonra Linah ve ailesi arabalarına biner. Yavaşça uzaklaşan arabanın arkasından baka kalan Swarley, gözyaşlarına hakim olamaz.

Swarley, çoçukluğunun büyük bir çoğunluğunu babasının tamir dükkanında geçirir. Bu sayede arabalara olan ilgisi gün geçtikçe artmaktadır. Babasına yardım edip, büyüdüğünde onun işini yapmak ister. Zaman ilerledikçe arabalardan çok iyi anlar ve arabalara olan merakı yalnızca onları tamir etmek değil aynı zamanda onlarla hız yapma ve yarışlara katılmak olur. 16 yaşında, bir gece bir plan yapar. Arkadaşlarıyla babasının garajından bir müşterisinin arabasını alır. Genellikle sokak yarışı yapılan bir bölgeye gider. Orada ödünç aldıkları arabayla bir yarışa katılırlar ve kazanırlar. Swarley, uzun bir süre, babasından habersiz harçlığı buradan kazanır.

Ama 23 yaşlarında babası rahatsızlanır ve artık tamir dükkanında çalışamaz hale gelir, bunun üzerine Swarley işe girip çalışsada babasının masrafları için para yetiştiremez. Ardından Cape Town’a mahalleden en yakın arkadaşı olan Lihan’in yanına taşınan Swarley, iş arayışına başlar. Ne kadar uğraşsada babasına yeteri kadar para yollayamaz. Bunu gören arkadaşı Lihan, ona bir teklifte bulunur. Aylardır gözlemlediği bir market olduğu ve aklında orayı soymak için mükemmel bir fikir olduğunu söyler. Swarley ne kadar ilk başta istemesede, babasına yardım edebilmek için, tamir dükkanında ve sokaklarda yarışarak öğrendiği yeteneklerini bu işe aktarır.

Lihan ile soymaya karar verdikleri gün gelir. Bütün hazırlıkları yaparlar. Maskelerini geçirip ellerindeki silahlarla markette dalarlar. Markette annesi yaşında bir kadın çalışmaktadır. Olayın etkisiyle kasiyer kadın donup kalır. Linah kadına ne kadar bağırıp çağırsa da, kadın hareket etmez. Bunun üzerine Linah kadının üzerine yürür. Onun itip kalkmaya başlar. Bunu gören Swarley’inin aklına kasiyer olarak çalışan annesi gelir. Dikkati dağılan Swarley, ne kadar vakit harcadıklarının farkına varamaz. Birileri çoktan polisi aramıştır. Uzaktan gelen polis sirenlerini duyan Swarley, bir anda kendine gelir. Linah’a seslenip, gitmeleri gerektiğini söyler. Ama Linah hala kasadaki paraları almaya çalışır. Dışarı çıkıp etraftakilere silahini doğrultur. Buradan uzaklaşmalarını söyler. Biraz ileriye baktığında hızla ona yaklaşmakta olan polis arabalarını görür. Linah’a son bir kez seslenir ve arabaya atlar. Arabayı çalıştırır ama bu sırada polisler çoktan olay yerine gelmişlerdir. Bir anda Linah’ın marketten çıktığı gören polisler, onun arabaya binip kaçmaya çalıştığını anlayınca ateş etmeye başlarlar. Kendini arabaya zor atan Linah, Swarley’e gaza basmasını söyler. Swarley, bir kovalamaca sonucunda polisleri atlatmayı başarır. Arabayı bir yere çeker ve rahatlar. Sonra dönüp Linah’a baktığında onun omzunda vurulduğu ve çok kan kaybettiğini görür. Ne yapacağını bilemez.Bu sırada tekrardan polis sireni duyar. Linah onu omzundan tutup, gözyaşları içinde ona gitmesini söyler. Ne kadar arkadaşını orada bırakmak istemesede, Swarley aradan çıkıp, gecenin karanlığından yararlanarak polisten yayan olarak kaçar.

Bu olay üzerine kimliğinin ortaya çıkmasından korkan Swarley, ülkeden kaçma kararı alır. Havalimanında yakalanmayı göze alıp, elindeki 500 dolar ile kendine daha önce ismini çok duyduğu Los Santos’a uçak bileti alır. Stress dolu bir yolculuk sonunda kendini Los Santos’da bulur. Bir süre göze batmayıp, kendini geçindirebileceği bir iş bulmaya çalışıcaktır.

Los Santos’a gelen Swarley, şehirin South Side adında bir bölgesinde kiralik bir oda bulur, farklı farklı işlerde çalışıp hayatta kalmaya çalışır. Ama yaptığı hiçbir iş onu Güney Afrika’daki yaptığı soygun kadar tatmin etmemiştir. Burgershot’da çalıştığı bir gün içeri birkaç şüpheli gözüken adam içeri girer. Hepsinin üzerinde ayni renkte benzer kıyafetler bulunmaktadır. Burada adamların sohbetlerine kulak misafiri olur ve birden gözleri açılır. Adamların sohbetlerine bir şekilde dahil olması gerektiğini fark eder. Aklına, adamlara Güney Afrika’dan getirdiği pistolunu satmak gelir. Aralarından bir tanesine sakin bir şekilde yaklaşıp kendisini tanıtır. Nereden geldiğini, Los Santos’da ne yaptığı anlatır. Adam ilk başta çok ilgisiz olsada, Swarley’nin anlattıklarını duydukça gülümsemeye başlar. Siparişi hazır olan adam, Swarley’den bir kalem ister. Fişin üzerine telefon numarasını yazıp, ‘’İşten sonra beni ara, sana birkaç teklifim olacak.’’ der. Fişte adamın numarası ve ismi ‘’Lorenzo’’ yazmaktadır.

İş çıkışı Lorenzo’yu arayan Swarley, Southside’da bir mahalleye çağırılır. Burada Lorenzo’nun diğer arkadaşlarıyla tanışır. Swarley’nin sürüş yeteneklerini görmek isterler. Böylelikle Swarley, Lorenzo ile ilk market soygununu yapar, kusursuz geçen market soygunu sonucunda, Lorenzo, Swarley’nin yeteneklerinden tatmin olmuştur. Ona bir teklifte bulunur. Davet ettiği mahallede bir oda ve eline 1000 dolar tutuşturur. Ona eğer onlarla takılmaya devam ederse çok para daha fazla kazanacağını söyler. Swarley teklifi kabul eder, Lorenzo ve ekibiyle yaşamaya başlar. Güney Afrika’da yaşadığı dönem mahalle kültürüne alışık olan Swarley, kısa sürede ortama alışır.

VİRÜS SONRASI

Aradan 4-5 sene geçmiştir, Swarley mahalledeki dostları ile bir sürü iş yapmış artık onlardan biri olmuştur. Güney Afrika’da babasından öğrendiği bilgileri kullanarak, mahalledeki bozulan arabaları tamir eder. Bir pazar günü, Lorenzo’nun arabası için yedek parça almaya Paleto Bay’e doğru yola çıkar. Yolda giderken çokta umursamadığı, sürekli konuşulan virüsle ilgili haberleri dinler. Sandy Shores tarafına yaklaştığında otobanın tamamen kapandığını görür. Arabasını kenara çekip beklemeye başlar. Aradan birkaç saat geçer ve ilk silah sesleri duyulmaya başlar. Swarley’i arabasını orada bırakıp, seslerin geldiği yönün tersine doğru koşmaya başlar.

Şu umursamadığı virüsün buna neden olabileceği aklının bir köşesinde olan Swarley, güvenli bir mesafe kat ettikten sonra soluklanmak için Yellow Jack adında bir bara gider. Kendine bir içecek söyleyen Swarley, bardaki müşterle haberleri izlemeye başlar. Olayın kontrol altına alındığını söyleselerde, Swarley gördükleri ve duyduklarından sonra kendini koruması gerektiğini anlar ve ilk yaptığı şey bir markette gitmek olur. Burada kendine birkaç hafta hayatta kalabileceği kadar malzeme alır ve Grapeseed’e doğru yola çıkar. Üç haftalık zorlu bir hayatta kalma mücadelesi sonrası, bir kilise papazıyla karşılaşır. Papaz eğer Paleto Bay’e gitmesine yardım ederse, onu güvenliği sağlanmış olan kasabaya almaları için elinden geleni yapacağını söyler. Çok seçeneği olmadığını bilen Swarley, papaz ile yola çıkar. 4 günlük zorlu bir yolculuğun sonunda Swarley ve papaz Paleto Bay’e varmışlardır. Ateist kimliği gizlemesi gerektiğini kapının önünde gördüğü sembollerden anlayan Swarley, her pazar kiliseye gitmeye ve dua etmeye başlar. Burada geçimini sağlamak için bozulan arabaları tamir etmeye başlar.

4 Beğeni

15 YIL SONRASI

Uzun süre Paleto’da sakin bir hayat süren Swarley, günün birinde Yaga adında biriyle tanışır. İkili uzun bir sohbetin ardından, kafalarının ne kadar uyuştuğunun farkına varır. Yaga’nın aklında Swarley’le ilgili farklı bir plan vardır. Onu ileride çok güçlenecek ekibine dahil etmek ister. Bu fikir Swaley’nin içinde bir kıvılcım yakar. Paleto’daki hayatını geride bırakıp, Yaga ve arkadaşlarıyla Paleto’nun baskıcı yapısından kurtulmaya çalışırlar. Ama günün birinde Yaga ve arkadaşları ortadan kaybolur.

Aylarca ne yapacağını bilmeden etrafta amaçsızca dolaşan Swarley, hiç değilse başka insanlara yardım edebileceğini ve bir fark yaratabileceğini düşünüp Judge olmaya karar verir. Daha önce çokta sevmediği, olabildiğince uzak durduğu Judgeların bir parçası olan Swarley, emin adımlarla ilerlemeye devam eder, beklemediği bir anda Paleto yerle bir olana kadar.

PALETO’NUN DÜŞÜŞÜ

Hayatını son anda kurtarmayı başaran Swarley, kendini ormana atar. Korku içinde neler olduğunu anlamaya çalışır. Neden hükümet onlara böyle birşey yapsın? Daha sonra hiçbir şeyin düşündüğü gibi olmadığının farkına varır. Hükümetin onları bir zombiden farklı görmediğini düşünmeye başlar. Bu yüzden uzun süre ormandan ayrılmaz. Hükümetin hala insanları öldürmek için etrafta dolaştıklarını düşünür. Uzun süre avlanarak hayatta kalır. Bir gün bir grupla karşılaşır ve bütün eşyalarını kaybeder. Çok fazla kilo verir ve hastalanır. Hayatta kalmakta oldukça zorlanan Swarley, bir yılın ardından, eski dostlarından yardım almak için, Harmony’e sığınır. Herşeyden ümidini kesip, kendini yetiştirdiği bitkilerine adar.

1 Beğeni